10 Temmuz 1894'te meydana gelen Marmara depremi, 131 yıl sonra yeniden tartışma konusu oldu. 6.2 büyüklüğündeki deprem, İstanbul'u etkisi altına almış ve büyük hasara yol açmıştır. Dr. Sema Küçükalioğlu Özkılıç'ın araştırması, depremin merkez üssü ve etkilerine dair yeni bilgiler sunarak, yaygın kabul gören 250 yıllık deprem periyodu teorisini sorgulamaktadır.

1894 Depreminin Etkileri ve Bilimsel Araştırma

Deprem, öğle namazı vakti üç ayrı sarsıntı halinde yaşanmış ve yaklaşık 18 saniye sürmüştür. O dönemde iletişim teknolojisinin sınırlı olmasına rağmen, depremin etkilerine dair telgraflar aracılığıyla bilgi akışı sağlanmıştır. Sultan II. Abdülhamid, depremin nedenini ve etkilerini bilimsel olarak araştırmak amacıyla Atina Rasathanesi Müdürü Eginitis'i İstanbul'a davet etmiştir. Eginitis, devletin imkanlarını kullanarak detaylı bir araştırma yürütmüş ve 1894 depremi hakkında ilk resmî bilimsel raporu hazırlamıştır. Bu rapor, depremin merkez üssünün belirlenmesi ve etkilerinin anlaşılması açısından büyük önem taşımaktadır. Rapor, depremin merkez üssünün İzmit Körfezi'nde değil, Adalar'ın güneydoğusunda olabileceğini öne sürmektedir. Bu araştırma, dönemin sınırlı teknolojisi göz önüne alındığında oldukça kapsamlı bir çalışma olarak değerlendirilmektedir. Eginitis'in çalışmaları, dönemin bilimsel anlayışına ışık tutmaktadır.

Depremin Merkez Üssü ve 250 Yıllık Periyot

Dr. Özkılıç'ın araştırmasına göre, 1894 depreminin merkez üssünün tespiti, gelecekteki depremlerin tahmininde büyük önem taşımaktadır. Çünkü, olası deprem bölgelerinin belirlenmesi için mevcut çalışmalar belli noktalara odaklanmaktadır. Yaygın bir inanış olan 250 yıllık deprem periyodu teorisinin ise 1766 ve 1894 depremleri arasındaki 128 yıllık zaman aralığı nedeniyle sorgulanması gerektiğini savunmaktadır. Bu durum, 250 yıllık periyot teorisinin geçersizliğini ortaya koymaktadır. Bu nedenle, Marmara Denizi'nde deprem aktivitesinin daha karmaşık bir periyoda sahip olabileceği düşünülmektedir. Bu durum, gelecekteki deprem risklerinin değerlendirilmesinde dikkate alınması gereken önemli bir husustur.

İstanbul'un Deprem Riski ve Tarihsel Veriler

1894 depreminde en büyük hasar İstanbul ve Adalar'da görülmüştür. Resmi kayıtlara göre, İstanbul'da 10.000'den fazla yapı birinci derece hasar görmüştür. Adalar'da ise 400'den fazla yapı birinci derece hasar görmüştür. Bu durum, İstanbul'un deprem riskine karşı savunmasız olduğunu göstermektedir. Bu tarihsel veriler, gelecekteki deprem hazırlık çalışmalarına yön verecek önemli bilgiler sunmaktadır. Tarihi yarımada ve Adalar'daki zemin koşulları ile yapıların eskiliği, hasarın büyüklüğünü etkileyen faktörlerdir. Bu etkenler, gelecek depremlerde de dikkate alınmalıdır. Marmara Denizi'ndeki deprem aktivitesi ve İstanbul'un konumu göz önüne alındığında, deprem hazırlığı çalışmalarının önemi bir kez daha vurgulanmaktadır. Gelecekte oluşabilecek büyük bir depreme karşı hazırlıklı olmak için, tarihsel verilerin ve bilimsel araştırmaların dikkate alınması gerekmektedir.