İsrail, Ekim 2023'ten beri devam eden Gazze savaşı ve iç politik krizle boğuşuyor. Giderek artan toplumsal huzursuzluk, Hamas tarafından kaçırılan 59 rehinenin serbest bırakılması talebi etrafında şekilleniyor. Askerlerden akademisyenlere, eski Mossad yetkililerine kadar geniş bir kesim, Netanyahu hükümetine karşı imza kampanyaları başlattı. Bu kampanyalar, savaşın uzamasına yönelik eleştirileri de beraberinde getiriyor. Ancak, Gazze'deki insani felaket ve 50.000'i aşkın sivilin ölümü, İsrail toplumunun büyük bir bölümünde kayıtsızlık yaratıyor. Uluslararası basın da bu duyarsızlığı eleştiriyor. Netanyahu hükümetinin yaklaşan seçimlerde bu tepkilerle karşı karşıya kalması bekleniyor.
Rehineler mi, Gazze'deki Soykırım mı?
İsrail'de kamuoyunun odak noktasının rehinelerin kurtarılması olduğu açıkça görülüyor. Askerler, pilotlar ve akademisyenler dahil birçok kesim, rehinelerin geri getirilmesi için baskı yapıyor. Ancak bu baskıların altında yatan sebep, Gazze'deki soykırım veya sivillerin ölümü değil, ülkenin kendi vatandaşlarının kaderi. Bu durum, İsrail toplumunun büyük bir kısmının Gazze'de yaşanan insani krize karşı duyarsız olduğunu gösteriyor. Prof. Dr. Haydar Oruç'un da belirttiği gibi, toplumun büyük bir kesimi Gazze'deki yıkımı umursamıyor, hatta bazıları Gazze'nin boşaltılması fikrini bile destekliyor. Bu durum, ahlaki bir körlük olarak nitelendiriliyor. Anketlere göre, İsrail halkının büyük bir kısmı savaşın devamından yana. "Gerekirse hepsini öldürün ama rehineleri alın" söylemi, toplumun genelinde yaygınlaşmış durumda. Bu durumun altında yatan sebeplerin anlaşılması kritik önem taşıyor.
İsrail Toplumunda Derin Bir Kırılma
İsrail'deki kamuoyu, 7 Ekim saldırılarından sonra derin bir dönüşüm geçirdi. Hükümetin "İkinci Holokost" söylemi, toplumda geniş yankı buldu. Ancak, kafası kesilen bebekler gibi sonradan yalan olduğu ortaya çıkan iddialar, bir algı operasyonunun parçasıydı. Bu algı operasyonu, İsrail toplumunu kolektif bir travmaya hapsetti ve başka hiçbir acıyı göremeyecek hale getirdi. Liberal ve barış yanlısı sesler, yoğun bir mahalle baskısıyla susturulmuş durumda. Toplumun büyük bir kesimi, Filistinlilerin yaşadığı yıkımı "7 Ekim'deki saldırılara misilleme" olarak görüyor. Bu durum, İsrail toplumunun aşırı milliyetçi söylemlere kaydığını gösteriyor. Prof. Oruç'a göre, bu çarpık ruh halinin sürdürülebilir olması mümkün değil.
Netanyahu ve Gelecek
Netanyahu hükümeti, ateşkesi sonlandırarak rehinelerin serbest bırakılmasını engellemiş olabilir. Uzmanlar, rehinelerin kurtarılmasının ancak ateşkesle mümkün olduğunu belirtiyor. Anketler, Netanyahu'nun 2026 seçimlerinde büyük bir yenilgiye uğrayacağını gösterse de, mevcut siyasi yapı ve ABD desteği, hükümetin kısa vadede düşmesini engelliyor. Bu durum, İsrail'in sadece siyasi değil, aynı zamanda derin bir ahlaki krizle karşı karşıya olduğunu gösteriyor. Çözüm için öncelikle Netanyahu'nun iktidardan gitmesi gerekiyor ancak bu kısa vadede olası görünmüyor.